Sosyal paylaşım sitelerinde sürekli paylaşılan karikatür olan Bahattin karakterinin aslında gerçek karakterden esinlendiğini biliyor musunuz?
farkı farkında olan, ilginç, bir o kadar da şaşırtıcı, karanlığı aydınlığa kendi ışığıyla çeviren blog... Farklı olduğunuz kadar bizdensiniz de.
kategoriler
ilginç
farklı
bilgi
değişik
gerçekler
gerçek
bilinmeyen
bilinmeyenler
gizli
güzel
kültür
saçma
eğlenceli
olağanüstü
sağlık
şaşırtıcı
akılcı
bilim
biliyormuydunuz
dünya
efsane
faydalı
hakkında
istanbul
karikatür
komik
kültürel
su
sır
tarih
az
ağaç
bilgiler
bilinen
bilinçaltı
doğa
düşünce
faydaları
hava
hayat
hayvan
icat
insan
kadın
kanser
korkunç
koru
köpek
neden
rehber
sanat
tatlı
tünel
uzay
yiğit özgür
youtube
çocuk
çok az
öğrenilenler
4 bin ışık yılı
7 tepe
90
AMERİKA
DENEY
DNA
HAARP
I.Q
KIYAMET
Nobel
Prof. dr. Aziz Sancar
Profesör
SİLAHI
Türkiye
aile
altı
ama
anlamları
arasındaki
araştırma
aslında
astral
astronomi
asıllar
at
ateş
ayasofya
bahattin
bağlantılı
beden
beyazdır
beyazıt
bezuar
biber
bildiği
biliyor muydunuz
bilmedikleriniz
bilmek
blue beam
boy
boyama
boyamak
buluş
bunları
bölge
canlar
canlı
cevaplar
civciv
contorıum
dehliz
deli
deneyleri
denizi
derleme
dili
dimitri mendeleyev
diş
dişlek
dondurma
dost
doğal
doğayı
doğrular
duygular
düşünmek
edilen
edirnekapı
ejderi
element
elmas
elmas gezegen
en
endişe
erkek
evrim
eğlence
fark
farklar
farkı
fasulye
fatih
fazla
feza
fikir
frekans
garip
gdo
genel kültür
gerilim
gezegen
geçirmek
gitmeyin
gobi
gönderme
gücü
gülümseme
harita
hava kabarcıkları
haytap
herşey
heykel
hile
hissetmek
horoz
hoş
hücre
inanılmaz
insanoğlu
iyi
kabarcık
kar
karikatürleri
karma
kedi
keçi
keçisi
kişi
kişinin
kocamustafapaşa
komedi
komodo
korku
korkutucu
kreatif
kristof kolomb
kullanışlı
kutusu
kuyu
köpekbalığı
köpekler
kötü
küçük
kınalıada
kırmızı
kısa
kız
maden
mantıklı
marmara
mavi ışık projesi
merak
mesaj
meyve
meyveler
mineral
mod
müzik
nasa
nedir
nota
oksijen
olağanüstü..
ot
oyun
oyuncak
pandora
pandoranın kutusu
penguen
piri reis
pıçaklarım
reenkarnasyon
renk
renkler
renklerin dili
resim
ruh
ruh bedenden ayrılınca
saadet
sahte
sakal
sarayburnu
saç
saçmalık
ses
seyahat
sirklere
siyah
sorular
sosyal medya
stromae
su altı
su altında
subliminal
sultanselim
sütleğen
sıhhat
sıradışı
sırlar
tane
tanınmış
tarihin
tasarım
tavuk
tebrik
tehlike
teori
tepe
toprak
trajikomik
tropikal
twitter
uydu
uzay üssü
uzun
varoluş
vestern
video
vine
vitamin
yansıma
yasa
yaşam
yemek
yeni dünya düzeni
yeraltı
yerebatan sarnıcı
yesidef
yiyecekler
yüksek
yüz
yılan
zarar verme
zehir
çekici
çemberlitaş
çirkin
çizgi film
çocukluk
çokaz
çöl
çöller
ölümler
özellikleri
ünlü
üs
üstün
ışık
şapka
şarkı
şartlar
şehir
şeker
şifalı
şu lüzumsuz bilgiler için ne ayıp halbuki kaynak göstermiştim şimdi göstermiyorum anasını satıyım
31 Ağustos 2015 Pazartesi
Etiketler:
aslında,
bahattin,
biliyormuydunuz,
karikatür,
pıçaklarım
28 Ağustos 2015 Cuma
''İstanbul 7 Tepe'' deyiminde bahsi geçen tepeler;
Şehrin sur içi kesiminde yer alan bu tepelerden birincisi, Sarayburnu’ndan içeri doğru 45 metre yükselen, üzerinde Ayasofya’nın, Sultanahmet Cami’nin ve Topkapı Sarayı’nın bulunduğu “Sarayburnu Tepesi”dir. Sarayburnu Tepesi kuzeyde Sirkeci’den güneyde Kadırga Limanı’na kadar uzanmaktadır.
ÇEMBERLİTAŞ (NUR-U OSMANİYE)
Üzerinde Nuruosmaniye Külliyesinin bulunduğu, Çemberlitaş’ın yer aldığı “Nuruosmaniye Tepesi”dir. Birinci tepe ile doğuda, Babıâli’den Eminönü’ndeki Yeni Cami’ye kadar uzanan oldukça derin bir vadi ile ayrılır. Batısında ise Kapalıçarşı çevresindeki daha az derinliği olan başka bir vadi 60 metre yüksekliğindeki bu tepeyi üçüncü tepeden ayırmaktadır.
BEYAZIT
Beyazıtın üzerinde günümüzde İstanbul Üniversitesi merkez binası olan eski Harbiye Nezareti vardır. Güneyde Beyazıt Cami, kuzeyde Süleymaniye Külliyesi bu üçüncü tepeyi çevrelemektedir.
FATİH
Üzerinde Fatih Külliyesi bulunan, güneyde Lykos Deresi vadisine ve Aksaray’a doğru inen, kuzeyde oldukça dik yamaçlarla Haliç sahiline kavuşan “Fatih Tepesi”dir. Dördüncü tepe ile beşinci tepeyi, üzerinde Gül Camii bulunan küçük bir vadi ayırır.
Edirnekapı ve Ayvansaray mahallelerinin üzerinde kurulduğu, aynı zamanda şehrin batı surlarını taşıyan “Edirnekapı Tepesi”dir. Kariye Cami civarında yumuşak eğimli olan bu tepe Kemerkaya mevkiinde dikleşir. Edirnekapı Tepesi üzerinde Mihrimah Sultan Cami, Kariye Müzesi ve Tekfur Sarayı bulunmaktadır.
Üzerinde bulunan Sultan Selim Külliyesi ile belirlenir. “Sultan Selim Tepesi” olarak bilinen tepe 74 metre yüksekliğindedir ve Haliç sahilinden Balat’a ulaşan vadi, beşinci tepeyi altıncı tepeden ayırmaktadır.
Aksaray semtinden surlara ve Marmara sahiline kadar giden bölgedir. Bu tepe üç yükseltisiyle bir üçgeni andırır. Topkapı, Aksaray ve Yedikule, bu üçgenin üç köşesini meydana getirmektedir. Bu üçgenin içerisinde aynı zamanda üçüncü tepenin merkezi olan Cerrahpaşa’daki Arkadius Sütunu’yla, Altı mermer’in kuzeyindeki Mokios Sarnıcı bulunmaktadır.
Etiketler:
7 tepe,
beyazıt,
çemberlitaş,
edirnekapı,
fatih,
istanbul,
kocamustafapaşa,
sarayburnu,
sultanselim
27 Ağustos 2015 Perşembe

Sıra Dışı Ağaçlar
Onlar insan yaşamına bağlı bir zaman ölçeği içinde yaşarlar ve böyle yavaş hareket ettikleri için biz genellikle onların ne yaptıklarının farkına varmayız. Aslında onlar kendi tabiatları çerçevesinde bizlere ve bütünleşik oldukları doğaya inanılmaz faydaları olan organizmalar.
Burada göreceğimiz bir kaç indirgenmiş biyolojileri ya da insanların onları bir şekilde değiştirmeleri sonucu sıra dışı hale gelmiş ağaçlar
Yontulmuş Ağaçlar (Sculpted Trees)
Arborsclupture, yaşayan ağaçlara büyük ölçekli bonsailer gibi bir şekil verilmesi işlemidir. Azel Erlandson bütün arborsculptorların en büyükleri olarak kabul edilir ve onun"Circus ağaçları" hala popüler yerlerdir. Ağaçların büyümesi sırasında, onlara istedikleri şekiller verilmektedir. Burada görülen, Erlandson'un eseridir.
Boab Prison Ağacı (The Boab Prison Tree)
Batı Avurtralya'da, Derby şehrinin dışında insanlık tarafından kullanılmak üzere konulmuş bir ağaç vardır. Bu adı almasının sebebi, onun şişman gövdesidir, 14 metre genişliğindedir ve içi oyularak küçük bir hücre oluşturulmuştur. Mahkumlarını şehre getiren polisler, geçici bir bekleme istasyonu olarak kullanıyorlardı burayı. Boab yaklaşık 1500 yaşındadır ve ziyaretçiler ağacı küçük bir çitin arkasından izlemek zorundadır.
Ejderha Kanı Ağacı (Dragon Blood Tree)
Hint Okyanusu kıyısında, Somali sahillerindeki Socotra takımadaları, Dragon Kanı ağaçlarına ev sahipliği yapar. Dragon Kanı ağacı birkaç sebepten dolayı sıra dışıdır. Gövdesi sade ve çıplak iken tepede keskin dikenli yapraklara sahiptir. Bir sıra dışı özellik de eğer gövdesine bir delik delerseniz parlak kırmızı sap dışarı akıyor. Dragon Kanı denilen kızıl sap, kurutulur ve ilaç ve boya olarak kullanılır. Sokotra sakinleri her derde deva bir ilaç olarak kullanırken Batı'da keman için kırmızı bir cila olarak kullanılır.
Jabuticaba
Jabuticaba, Myciaria cauliflora, Brezilya'da yetişen sıra dışı bir meyve ağacı. Meyveler ağacın gövdesinde büyürler, dallarında değil. Küçük siyah meyveler genellikle üzümle karıştırılır ve genellikle yenilebilir ya da meyve suyu ve şarap yapmak için ezilir. Siyah garip görünümüne rağmen beyaz tüylü çiçekler açar. Eğer doğa şartları iyiyse ağaç, yılda birkaç kez çiçek açar ve meyve verir.
Pennantia baylisiana
Bu ağaç neden özeldir? Diğer ağaçlar gibi görünüyor ve bu özellikleri onu heyecan verici yapmıyor. Aslında bu ağacı sıra dışı yapan şey, onun doğaca en nadir bulunan ağaç olmasıdır. Yeni Zelanda kıyılarında ve Three Kings Adaları'nda bu ağacın sadece birkaç örneği vardır. Ağacın kalan türleri sadece dişi olduğundan türün daha fazla üremesi için hiçbir umut yoktur.
Kauri
Herkes boyutlarıyla ünlü dev kızılağaçları bilir ama kuzey Yeni Zelanda'daki kauri ağacı, odun hacmi ile dünyadaki en büyük ağaçlardan birisidir. Ağacın yüksekliği 50 metre ve çevresi 15 metredir. Bir sekoyadan kısa fakat kauri, sekoya gibi yukarıya gittikçe daralmıyor. Ağacın gücü nedeniyle bir ağacın kesilebilmesi 19. yüzyılda mümkün olabilmiştir. Kauri reçinesi, vernik yapımında kullanılan önemli bir emtia oldu. Ağaçlardan reçineyi çıkaran kişilere Sakız-Kepçeleri adı veriliyordu. Ağacın türü nedeniyle bataklıklarda kullanılan ağaçlar 50.000 yıl bozulmadan kalabilir.
Boojum Ağacı (Boojum Tree)
California Çölü'ndeki Boojum ağacı ilk bakışta bir ağaçtan çok kaktüsü andırır. Ağacın ince gövdeleri dolambaçlı şekillerde 20 metreye kadar büyüyebilir. Bir çöl yerli bitkisi olarak su kaybını en aza indirebilmek için yaprakları incedir. Ağaçlar çiçek açtığı zaman gövdelerinin çok üstünde bir krem üretirler.
Gökkuşağı Okaliptüs (Rainbow Eucalyptus)

Bir şaka gibi, inanması zor ama rengarenk bir ağaçtır, Gökkuşağı Okaliptüs. Filipinler'de yaşayan bu ağaç yeni bir kabuğu çıkaracağı sırada eskisini bırakmaz. Kabuğu eskidikçe dökülmeye başlar. Bu sırada rengi önce kahverengiye sonra da turuncuya daha sonra da mor, mavi, yeşil, birkaç renk değiştirir. Genellikle dekoratif olarak kullanılırlar.
Kök Köprüler (Root Bridges)
Kök Köprü, Hindistan ormanlarında uygulanan özel bir fidancılık biçimidir. Cherrapunji'deki kauçuk ağaçlar yüzyıllar boyunca, dere ve nehirler üzerindeki köprülerini büyütmek için Khasis insanları tarafından yıkıldı. Köprüyü oluşturabilmek için gereken şekli vermeleri gerekiyordu. Çapraz şekillerle bunu başarmışlardı. Onlar, beton köprüler çıkana kadar bu köprüleri kullanıyorlardı.
Şapel Meşe (Chapel Oak)
Le Chéne Chapelle (The Oak Chapel - Şapel Meşe), Allouville-Bellefsee'de içine iki şapel oyulmuş bir meşe ağacıdır. Meşe yaklaşık 800 yaşındadır ve şapeller içine yaklaşık 1600'lerde oyulmuştur. Bir yıldırım düştü ve ağacın büyük bir kısmı yandı ancak ağaç yine de ayakta kalmayı başardı. Şu anda şapel hala kullanımda. Şapelin üstüne çıkabilmek içinse etrafında bir merdiven var.
Avize Ağacı, ABD
Avize Ağacı'nun 60 yıl önce tabanı oyulmuş ve tünel gibi kullanılıyor.
Cotton Tree, Sierra Leone
Tropikal bir ağaç olan Cotton Tree Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında İngilizler için mücadele ederek onların özgürlüğünü kazanmış eski Afrikalı Amerikalı kölelerin sembolü olarak biliniyor.
Yalnız Selvi Ağacı, ABD
Yalnız Selvi Ağacı, ABD
1990 yılında Monterey Dergisi Pebble Beach avukatı Kerry C. Smith, "ağacın görüntüsü, bizim tescillendi" ve ticari amaçlar için ağacın mevcut resimlerini kullanamazsınız dedi. Yani ağaç derginin sembolu oldu.
Bartek, Polonya
Bartek Polonya'da eski bir meşe ağacı. Ağaç Kielce yakınındaki Zagnansk Świętokrzyskie Dağları'nda.
Basket Ağacı, ABD
Basket Ağacı, ABD
Amerika California'da olan ağaç görünümüyle dikkatleri üzerine çekiyor.
Árbol del Tule, Meksika
El Árbol del Tule Santa Maria şehir merkezinde kilise arazisinde bulunan bir ağaç ve 2001 yılında Dünya Mirası olarak UNESCO geçici listesine alınmıştı.
Büyük Banyan, Hindistan
Büyük Banyan Kolkata, Hindistan yakınındaki Acharya Jagadish Chandra Bose Hint Botanik Bahçesi'nde bulunan bir ağaç. Büyük Banyan ağacı 250 yıldan eski ve Hindistan'ın belki de Asya'nın bilinen en büyüğüdür.
Melek Meşe, ABD
Gloucester Tree, Avustralya
Ying Ke Çam, Çin
Çöllerden Yayılan Notalar
Doğanın şarkısı ♫♪♪♪
Kum tepelerinin şarkı söylediğini biliyor muydunuz? Nadir karşılaşılan bir durum olsa da çöllerde düşük frekanslı, uğultu şeklinde sesler duymak mümkün. Marco Polo’nun 13. yüzyılda Gobi Çölü’nde duyduğu bu sesleri kayıtlara geçirdiği biliniyor. Ancak her zaman merak edilen bu olgunun nasıl ortaya çıktığına dair farklı görüşler bulunsa da sebebi henüz tam olarak açıklanabilmiş değil.
Sebep olduğu sesin yanı sıra aslında kum hayli ilginç özelliklere sahip bir malzeme. Örneğin kum tanecikleri katı olmalarına rağmen bir arada bulunduklarında bir sıvı gibi hareket edebiliyorlar.
Bir kum tanesinin rüzgârın etkisiyle nasıl hareket edeceğini üç kuvvet belirler. Kütleçekim kuvveti taneciğin zemin üzerinde sabit kalmasını sağlayan kuvvettir. Rüzgâr, estiği doğrultuda kum taneciğinin sürüklenmesini sağlar. Ayrıca rüzgâr kum taneciğinin yüzeyinde hareket ederken oluşan basınç farkı, taneciğin üzerine -uçakların kanadında oluşana benzer şekilde- bir kaldırma kuvvetinin etki etmesine neden olur.
Kum taneciğinin rüzgârın etkisiyle ne kadar yükseleceğini ve ne kadar uzağa taşınacağını kütlesi, şekli ve yoğunluğu ile rüzgârın hızı belirler. Örneğin yoğunluğu ve kütlesi büyük olan kum taneleri ancak zemin üzerinde yuvarlanarak sürüklenebilir. Bazı tanecikler ise kaldırma kuvvetinin etkisiyle biraz yükselir, kısa bir süre havada kaldıktan sonra tekrar yere düşer. Çok küçük tanecikler ise daha yüksek ve daha uzak mesafelere taşınır.
Taneciklerin hareketindeki bu farklılıklar simetrik olmayan, dalga şeklinde kum tepelerinin oluşmasına yol açar. Bu kum tepelerinin bir yamacı dikken, diğer yamacın eğimi düşüktür.
Kum taneciğinin rüzgârın etkisiyle ne kadar yükseleceğini ve ne kadar uzağa taşınacağını kütlesi, şekli ve yoğunluğu ile rüzgârın hızı belirler. Örneğin yoğunluğu ve kütlesi büyük olan kum taneleri ancak zemin üzerinde yuvarlanarak sürüklenebilir. Bazı tanecikler ise kaldırma kuvvetinin etkisiyle biraz yükselir, kısa bir süre havada kaldıktan sonra tekrar yere düşer. Çok küçük tanecikler ise daha yüksek ve daha uzak mesafelere taşınır.
Taneciklerin hareketindeki bu farklılıklar simetrik olmayan, dalga şeklinde kum tepelerinin oluşmasına yol açar. Bu kum tepelerinin bir yamacı dikken, diğer yamacın eğimi düşüktür.
Çöllerde duyulan seslerin genellikle kum tepelerinin dik yamaçlarındaki kum taneciklerinin rüzgâr ya da dış bir etkiyle toplu biçimde hareket etmesi sonucu oluştuğu düşünülüyor. Geophysical Research Letters dergisinde yayımlanan araştırmada kum katmanlarının hareketi sırasında saniyede yaklaşık 100 kez çarpışan kum taneciklerinin havada sebep olduğu titreşimlerin farklı frekanslarda seslerin ortaya çıkmasını sağladığı belirlendi.
Umman ve Fas’ta kaydedilen kum tepeleri şarkılarının iki örneği
Yapılan araştırmalar çöllerde kumlardan gelen seslerin çok geniş bir aralıkta, farklı frekanslara sahip olduğunu gösteriyor. Bilim insanları çıkan sesin frekansının kum katmanlarının kayma hızıyla ilişkili olduğunu düşünüyor. Araştırmalar kum taneciklerinin boyutlarının kum katmanlarının kayma hızını, dolayısıyla oluşan ses dalgalarının frekansını etkilediğini gösteriyor. Kum taneciklerinin boyutlarının birbirine yakın olması katmanların hareketi sonucu ortaya çıkan ses dalgalarının frekansının birbiriyle uyumlu olmasını sağlıyor.
Ancak kum taneciklerinin hareketinin birbiriyle uyumlu ses dalgalarını nasıl ortaya çıkardığının, dolayısıyla bazı kaynaklara göre 7. yüzyıldan beri bilinen bir olgu olan çöllerden yayılan notaların nasıl oluştuğunun tamamen açıklığa kavuşturulduğunu söylemek doğru olmaz.
http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/ den alınmıştır.
25 Ağustos 2015 Salı
KAR NEDEN BEYAZDIR? ☃
Buz Renksizken Kar Neden Beyazdır?

Sıcaklık donma noktasının altına düştüğünde bulutların içindeki su buharı küçük toz parçacıkları üzerinde yoğunlaşarak katı hale geçer. Bu süreç devam ettikçe kar kristalleri altıgen prizma şeklini alır ve altıgenin köşelerinde dallanmalar oluşturarak büyümeye devam eder. Yani kar kristalleri donmuş yağmur damlaları değildir.
Kar beyaz görünmesine rağmen, karı oluşturan kar kristalleri şeffaftır. Kar kristallerinin bir araya gelmesiyle oluşan kar taneleri ışık ile etkileştiğinde, kar kristallerinin kendilerine özgü altıgen şekilleri nedeniyle, bir kristalin yüzeyinden diğerine yansıyarak yön değiştirir. Kar tanelerine çarpan bütün dalga boylarındaki ışınlar eşit derecede yansıdığı için de kar beyaz görünür.
http://bilimgenc.tubitak.gov.tr/den alınmıştır.
Buz Renksizken Kar Neden Beyazdır?
Kar, suyun donmuş halidir. Donmuş su yani buz renksizken kar beyaz görünür. Bu durumun nedeni buz kristalleri ile kar tanelerinin ışıkla farklı şekillerde etkileşmeleridir. Güneş ışığı elektromanyetik spektrumdaki bütün dalga boylarındaki ışık ışınlarını içerir. Ancak gözümüz sadece görünür dalga boyundaki ışık ışınlarını algılayabilir. Işık bir cisimle etkileştiğinde cisim tarafından soğurulabilir, yansıtılabilir ya da geçirilebilir. Cisim, ışığı herhangi bir değişime uğramadan geçiriyorsa şeffaftır. Işığın bir kısmını soğuruyor, belli bir dalga boyundaki ışığı yansıtıyorsa, yansıttığı ışığın renginde görünür. Eğer cisim görünür dalga boyundaki ışık ışınlarının tamamını yansıtıyorsa beyazdır.
Buz, ışığı geçirdiği için şeffaf görünür. Kar taneciklerinin neden beyaz göründüğü sorusuna cevap bulabilmek için ise, gelin, önce kar kristallerinin nasıl oluştuğuna bakalım.
Buz, ışığı geçirdiği için şeffaf görünür. Kar taneciklerinin neden beyaz göründüğü sorusuna cevap bulabilmek için ise, gelin, önce kar kristallerinin nasıl oluştuğuna bakalım.

Sıcaklık donma noktasının altına düştüğünde bulutların içindeki su buharı küçük toz parçacıkları üzerinde yoğunlaşarak katı hale geçer. Bu süreç devam ettikçe kar kristalleri altıgen prizma şeklini alır ve altıgenin köşelerinde dallanmalar oluşturarak büyümeye devam eder. Yani kar kristalleri donmuş yağmur damlaları değildir.
Kar beyaz görünmesine rağmen, karı oluşturan kar kristalleri şeffaftır. Kar kristallerinin bir araya gelmesiyle oluşan kar taneleri ışık ile etkileştiğinde, kar kristallerinin kendilerine özgü altıgen şekilleri nedeniyle, bir kristalin yüzeyinden diğerine yansıyarak yön değiştirir. Kar tanelerine çarpan bütün dalga boylarındaki ışınlar eşit derecede yansıdığı için de kar beyaz görünür.
24 Ağustos 2015 Pazartesi
Şimdi sizlerle bazı düzenbazlar yüzünden maruz kaldığımız hem bizlerin hem hayvanların üzerinden yapılan oyun ve vicdansızlığı bilgilendirmek amacıyla paylaşmak istiyorum...
Bunu zaten biliyorduk ama beterin beteri de var dedikleri şey bu olsa gerek.
kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık...
Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır..."Hocam son dönemde kanser vakalarında patlama olduğunu, lenfoma ve kemik iliği kanserlerinin çoğunun ise Türkiye’nin tarım merkezi olan Antalya-Kumluca’dan geldiğini söylediniz.
YESİDEF - Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu Trakya Sorumlusu, Gıda Mühendisi Selim Sücüllü, çarpıcı açıklamalarda bulundu: "Bazı firmalar, tavuğun piyasa değeri olan ürünleri alındıktan sonra kalan,
kemik, kemik zarı gibi kısımları öğütüyor. Kemikleri unlaştırıyor. Kemikle birlikte tavuğun kanı da ürüne karışıyor. Bunlardan mekanik kıyma elde ediyorlar. Rengi de tavuk etine benzesin diye pembemsi gıda boyası ile boyanıp, piyasaya sürülüyor."
BAKTERİ YUVASI
Atık parçalarda aşırı bakteri olduğunu, bunun için de ürünlerin işlenmeden önce amonyak ve türevleri ile yıkandığını söyleyen Sücüllü, "Bu şekilde sağlığımızla oynanıyor." dedi.
KARACİĞER İFLAS EDİYOR
Üzeri bakteri toplayan ürünler amonyakla yıkanıyor. Bu da karaciğerde birikme yapıp, zamanla işlevini yitirmesine yol açıyor.
Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer, "GDO'lu besinler birer sessiz silah. Soframızda kitle imha silahları var. Kitleler bunların silah olduğunu anlamazlar" dedi.
Bolu Medeniyet Gençliği derneğinin Kültür Sitesi'nde organize ettiği konferansa konuşmacı olarak katılan Kemal Özer, 10 yıldır tavuk eti tüketmediğini, tavuk diye üretilen etlerin tavuk olmadığını savundu. ‘Müslüman’ın Diyeti‘ isimli kitabını değerlendiren Özer, "Av ve çoban köpeğinin bile ne yediği ile ilgilenen bir din, nasıl olur da insanların ne yediği ile ilgilenmeyebilir ki.?" diye sordu.
GDO’lu besinleri 'sessiz silah' olarak tanımlayan Özer, “Sessiz silah kavramı soframızdaki bu kitle imha silahlarını çok iyi ifade eden bir kavram. Çünkü kitleler bunların bir silah olduğunu anlamazlar. Ve bu silahların tüketiminin de gönüllüsüdürler. Ayrıca bunlar için bütçe de ayırırlar” diye konuştu.
İslam mutfağının nasıl olması gerektiğine değinen Özer, bir dinin mutfağı ile ayakta kalacağını, Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde helal ve temiz kelimesinin birlikte kullanıldığını, helal gıdanın sadece Allah adı ile kesmeye indirgenmesinin yanlış olduğunu söyledi. Hayvanın türü, nasıl beslendikleri ve nasıl kesildiklerinin son derece önemli olduğunu kaydeden Özer,"Mevcut tavukları yemem çünkü bunlar tavuk değil. Bütün canlıların cinsel yaşam hakları vardır.
Kim gasp ederse cinayet işler, zulüm eder. Buradaki
çiftliklerdeki tavuklar arasında horoz var mı.? Yok. Niye civcivler hep dişi olarak dünyaya geliyorlar.? Çünkü yumurtaların dişi olarak dünyaya gelmesi için yumurtalara östrojen hormonları, kadınlık hormonu veriliyor. Aslında tavuk görünümlü horozlar yiyoruz.”ifadelerini kullandı.
http://www.medyagunebakis.com/
SAĞLIKLI DİYE YEDİĞİNİZ TAVUKLAR TAVUK DEĞİL.!
Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil.!
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: "Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım.Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor.
Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor.
Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize aldığınızda
Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil.!
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: "Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım.Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor.
Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor.
Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize aldığınızda
Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır..."Hocam son dönemde kanser vakalarında patlama olduğunu, lenfoma ve kemik iliği kanserlerinin çoğunun ise Türkiye’nin tarım merkezi olan Antalya-Kumluca’dan geldiğini söylediniz.
Peki, böyle başka bölgeler var mı.?
Var... Mesela 6-7 ay kadar önce Ergene tartışıldı. Orası içler acısı bir durumda. Ergene’de olağanüstü bir çevre kirliliği var. O zaman Sağlık Bakanlığımız ve Kanser Savaş Daire Başkanlığı dediler ki, “Orada çok sigara içiliyor, çok alkol kullanılıyor, o nedenle bu kanserler çıkıyor.” Böyle bir şey söz konusu olamaz. Çünkü belgesel bir film hazırlandı bu konuyla ilgili. “Gündöndü” adında... Orada her şey çok açıktır.
Hilecilerin eli, nugget, sosis ve salam gibi işlenmiş tavuk ürünlerine de değdi. Kemik, kan ve zar katılan bu ürünler amonyakla yıkanıp, pembeye boyanıyor.
Var... Mesela 6-7 ay kadar önce Ergene tartışıldı. Orası içler acısı bir durumda. Ergene’de olağanüstü bir çevre kirliliği var. O zaman Sağlık Bakanlığımız ve Kanser Savaş Daire Başkanlığı dediler ki, “Orada çok sigara içiliyor, çok alkol kullanılıyor, o nedenle bu kanserler çıkıyor.” Böyle bir şey söz konusu olamaz. Çünkü belgesel bir film hazırlandı bu konuyla ilgili. “Gündöndü” adında... Orada her şey çok açıktır.
Hilecilerin eli, nugget, sosis ve salam gibi işlenmiş tavuk ürünlerine de değdi. Kemik, kan ve zar katılan bu ürünler amonyakla yıkanıp, pembeye boyanıyor.
Gıda sahtecilerine karşı sürdürülen mücadele devam ederken; yeni hileler ortaya çıkıyor. Son olarak da tavuktan yapıldığını sandığımız nugget, köfte, dürüm, sosis ve salam gibi işlenmiş ürünlere kemik, kemik zarı, kan ve sakatat karıştı.
YESİDEF - Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu Trakya Sorumlusu, Gıda Mühendisi Selim Sücüllü, çarpıcı açıklamalarda bulundu: "Bazı firmalar, tavuğun piyasa değeri olan ürünleri alındıktan sonra kalan,
kemik, kemik zarı gibi kısımları öğütüyor. Kemikleri unlaştırıyor. Kemikle birlikte tavuğun kanı da ürüne karışıyor. Bunlardan mekanik kıyma elde ediyorlar. Rengi de tavuk etine benzesin diye pembemsi gıda boyası ile boyanıp, piyasaya sürülüyor."
BAKTERİ YUVASI
Atık parçalarda aşırı bakteri olduğunu, bunun için de ürünlerin işlenmeden önce amonyak ve türevleri ile yıkandığını söyleyen Sücüllü, "Bu şekilde sağlığımızla oynanıyor." dedi.
KARACİĞER İFLAS EDİYOR
Üzeri bakteri toplayan ürünler amonyakla yıkanıyor. Bu da karaciğerde birikme yapıp, zamanla işlevini yitirmesine yol açıyor.
Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer, "GDO'lu besinler birer sessiz silah. Soframızda kitle imha silahları var. Kitleler bunların silah olduğunu anlamazlar" dedi.
Bolu Medeniyet Gençliği derneğinin Kültür Sitesi'nde organize ettiği konferansa konuşmacı olarak katılan Kemal Özer, 10 yıldır tavuk eti tüketmediğini, tavuk diye üretilen etlerin tavuk olmadığını savundu. ‘Müslüman’ın Diyeti‘ isimli kitabını değerlendiren Özer, "Av ve çoban köpeğinin bile ne yediği ile ilgilenen bir din, nasıl olur da insanların ne yediği ile ilgilenmeyebilir ki.?" diye sordu.
GDO’lu besinleri 'sessiz silah' olarak tanımlayan Özer, “Sessiz silah kavramı soframızdaki bu kitle imha silahlarını çok iyi ifade eden bir kavram. Çünkü kitleler bunların bir silah olduğunu anlamazlar. Ve bu silahların tüketiminin de gönüllüsüdürler. Ayrıca bunlar için bütçe de ayırırlar” diye konuştu.
İslam mutfağının nasıl olması gerektiğine değinen Özer, bir dinin mutfağı ile ayakta kalacağını, Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde helal ve temiz kelimesinin birlikte kullanıldığını, helal gıdanın sadece Allah adı ile kesmeye indirgenmesinin yanlış olduğunu söyledi. Hayvanın türü, nasıl beslendikleri ve nasıl kesildiklerinin son derece önemli olduğunu kaydeden Özer,"Mevcut tavukları yemem çünkü bunlar tavuk değil. Bütün canlıların cinsel yaşam hakları vardır.
çiftliklerdeki tavuklar arasında horoz var mı.? Yok. Niye civcivler hep dişi olarak dünyaya geliyorlar.? Çünkü yumurtaların dişi olarak dünyaya gelmesi için yumurtalara östrojen hormonları, kadınlık hormonu veriliyor. Aslında tavuk görünümlü horozlar yiyoruz.”ifadelerini kullandı.
21 Ağustos 2015 Cuma

Bugün dünyanin en pahali arazisi sayilan New York'un ünlü Manhattan adasini 1624 yilinda Peter Munite adli bir tüccar tarafindan kizilderililerden 24 dolar değerindeki incik boncuk karsiliğinda satin alindiğini, Toplam 58 km2 olan Manhattan'a ilk olarak Hollandali göçmenlerin yerlestiğini ve bölgeye New Amsterdam adi verildiğini, Bölgeye 1664 yilinda yerleşen Ingilizlerin New York adini verdiğini, Kizilderililerin 24 dolarlarini 377 yildir Amerikan hazine bonolarina yillik % 5 faiz ile yatirsalar bugün 2 milyar 336 milyon 536 bin 394 dolarlari olacağini, Biliyor muydunuz?

Leonardo Da Vinci'nin 16. yy. basinda modern helikoptere sasirtici derecede benzeyen uçan makineler çizdigini, Engizisyon korkusu ile bunlari gizledigini, Bu tasarilar 1797 yilinda yayinlandiginda herkesin havadan agir makinelerin asla yerden ayrilamayacagi konusunda fikir birligi ettigini, 20.yy. baslarinda ünlü astronom Simon Newcomb'un uçan araçlarin uzun mesafelere gidebilmesini saglayacak bir itici gücün bulunamayacagini savundugunu, 1924 yilinda prof.Hermann Oberth'in "Uzaya Roketler" adli kitabini elestiren ünlü Nature dergisinin uzay roketi tasarilarinin ancak insan soyunun tükenmesinden biraz önce gerçeklesebilecegini öne sürdügünü, Ilk roketlerin dünyadan ayrildigi 1940'larda bile doktorlarin insan metabolizmasinin yerçekimsiz ortama,uymayacagini ve insanli uzay uçuslarinin imkansiz oldugunu savunduklarini, Biliyor muydunuz?
Piri Reis haritalarini
uydudan mi çizdi ?

18. yy. başlarinda Topkapi sarayinda amiral Piri Reis'e ait bir çok eski haritanin bulunduğunu, 1957 yilinda Amerikali haritacilar tarafindan incelenen haritalarda henüz 1952 yilinda ses yansitici araçlarla keşfedilen Antarktika dağlarinin bütün ayrintilariyla çizildiğini,Daha sonra uydu
fotoğraflari ile karşilastirilan haritalarla uydu fotoğraflari arasinda müthiş benzerlikler çiktiğini, Bilim adamlarinin bu haritalarin ancak çok yükseklerden çekilmis fotograflararaciliği ile çizilebileceğini söylediklerini, Biliyor muydunuz?

12 Ağustos 1915'te Çanakkale savaşinda İngilizlerin 54. tümenine ait 4. Norfolk taburunun Küçük Anafartalar ovasinda bir tepeye tirmandigini, Tepenin üzerindeki ekmek somunu seklindeki beyaz bulutun içine girdiklerini, Son askerde bulutun içinde kaybolduktan sonra bulutun yavaşça havalandiğini ve rüzgarin aksi yönünde hareket ettigini, 250 asker, 16 subay ve 1 albayin hiç bir iz birakmadan kaybolup gittiğini ve bir daha haber alinamadiğini, Biliyor muydunuz?
( Savaş süresince ve sonrasında İngilizler taburlarının kaybolduğunu tüm dünyaya duyurmuş ama buna rağmen tabur hakkında hiçbir iz bulunanmamış)

Kanuni Viyana'yı neden alamadı ?
Kanuni Sultan Süleyman'in 1529 yilinin Mayis
ayinda 75 bin kisilik büyük bir ordu ile Viyana'ya sefere çiktigini, O yilin son 10 yilin en yağisli yazini yaşadigini, Kanuni'nin çamura saplanan toplarini geride biraktigini, Viyana önlerine de bu koşullar nedeniyle beş ayda ancak vardiğini, ordusunun yiprandiğini, Bu arada Viyanalilara takviye geldiğini ve hazirliklarini
tamamladiklarini, asker sayilarini iki katina çikardiklarini, Bu aksilikler olmasa Kanuninin büyük olasilikla Viyana'yi
almiş olacağini ve tarihin değişecegini, Biliyor muydunuz?
ayinda 75 bin kisilik büyük bir ordu ile Viyana'ya sefere çiktigini, O yilin son 10 yilin en yağisli yazini yaşadigini, Kanuni'nin çamura saplanan toplarini geride biraktigini, Viyana önlerine de bu koşullar nedeniyle beş ayda ancak vardiğini, ordusunun yiprandiğini, Bu arada Viyanalilara takviye geldiğini ve hazirliklarini
tamamladiklarini, asker sayilarini iki katina çikardiklarini, Bu aksilikler olmasa Kanuninin büyük olasilikla Viyana'yi
almiş olacağini ve tarihin değişecegini, Biliyor muydunuz?
Piramitlerin sirri !

Kahire'de bulunan Keops piramitinin 12 ton agirliginda iki buçuk milyon tas bloktan olustugunu, Günde on blok yerlestirilmesi halinde yapiminin 664 yil sürecegini, Piramitin üstünden geçen meridyenin karalari ve denizleri tam esit iki parçaya böldügünü ve piramitin dünyanin agirlik merkezinin tam ortasinda
bulundugunu, Yüksekliginin 164 m.) bir milyarla çarpiminin günesle dünyamiz arasindaki uzakligi verdigini, Taban alaninin, yüksekliginin iki katina bölünmesinin pi sayisini verdigini, Biliyor muydunuz?

Piramitlerin içerisinde ultrasound, radar, sonar gibi cihazlarin çalismadiğini, Kirletilmiş suyun bir kaç gün piramitin içinde birakildiğinda aritilmis olarak bulundugunu, Piramitin içerisinde sütün bir kaç gün süreyle taze kaldigini ve sonunda bozulmadan yoğurt haline geldigini, Bitkilerin piramit içerisinde daha hizli büyüdüklerini, Çöp bidonu içindeki yemek artiklarinin hiç koku yaymadan mumyalastiklarini, Kesik, yanik, siyrik ve yaralarin piramitin içinde daha çabuk iyilestigini Piramitin içinin yazin soğuk, kişin sicak olduğunu, Piramit kimin adina yapildiysa onun bulunduğu odaya yilda 2 kez günes girdigini ve bu günlerin doğduğu ve tahta çiktiği günler olduğunu, Biliyor muydunuz?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)